-
Gözden kaçırmayın
Yeni Bir Ada: Surtsey
Nükleer silahların yıkıcı etkisi, 1945'te hissedilmeye başladı. Müttefiklerin Japonya'ya koşulsuz teslim olmaları için verdiği süre dolunca, "hızlı ve tam yıkım" uyarısında bulundular ancak Japonya bu uyarıyı dikkate almadı. O yaz, Müttefiklerin Manhattan Projesi kapsamında iki atom bombası geliştirildi: uranyum tabanlı "Little Boy" ve plütonyum tabanlı "Fat Man". Özel bir görev kapsamında altı B-29 bombardıman uçağı Hiroşima'ya yönelirken, Enola Gay 'Little Boy'u taşıyordu. Bomba, 6 Ağustos'ta Hiroşima üzerinde 15 kiloton TNT gücünde patlayarak 1,6 kilometre yarıçapında büyük bir tahribata yol açtı.
Üç gün sonra, Bockscar 'Fat Man' bombasını Nagasaki üzerine bırakarak 21 kilotonluk bir patlamaya neden oldu. Bu olaylar, Japonya'nın 15 Ağustos 1945'te teslim olmasını sağlayarak İkinci Dünya Savaşı'nı sonlandırdı ve özellikle ABD ile Sovyetler Birliği arasında nükleer silahlanma yarışını ateşledi.
ABD'nin bugün sahip olduğu en güçlü nükleer silah, 1.2 megaton TNT kapasiteli B83'tür. Bu silah, artan güvenlik önlemleri ve çeşitli uygulamalar için tasarlanmıştır, bunlar arasında "Nükleer Sığınak Delici" projesi ve asteroidlere karşı etki önlem stratejileri bulunmaktadır.
ABD tarafından test edilen en güçlü cihaz olan Castle Bravo, 1 Mart 1954'te 15 megatonluk bir verimle patlatıldı. Karşılık olarak Sovyetler Birliği, 30 Ekim 1961'de 50 megatonluk bir verime sahip Tsar Bomba'yı patlattı ve bu, insan yapımı en büyük patlama olarak kayıtlara geçti.
Nükleer silahlanma yarışı, saldırgan ve savunucunun yok olması sonucunu doğuracağı düşüncesiyle tam ölçekli bir nükleer savaşı caydırabilecek karşılıklı güvence sağlama (MAD) doktrini ile geniş cephaneliklerin geliştirilmesine neden oldu. Bu gelişmeler, küresel politika ve güvenlik üzerinde kalıcı etkiler bıraktı.
Yorumlar
Yorum Yap