15
Menü

AKÜ de İklim Krizi ve Kuraklık Konulu Seminer Düzenlendi

AKÜ de İklim Krizi ve Kuraklık Konulu Seminer Düzenlendi
  Uzmanlar İklim Değişikliği, Kuraklık ve Tarımsal Verim Üzerine Bilgilendirme Yaptı Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi tarafından "İklim Krizi ve Kuraklık" konulu seminer düzenlendi.Erdal Akar Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen seminere; Fen...
  Uzmanlar İklim Değişikliği, Kuraklık ve Tarımsal Verim Üzerine Bilgilendirme Yaptı Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi tarafından "İklim Krizi ve Kuraklık" konulu seminer düzenlendi.Erdal Akar Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen seminere; Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Özdemir, Prof. Dr. Fatma Kafalı Yılmaz ve Dr. Öğretim Üyesi Okan Bozyurt konuşmacı olarak katıldı.Etkinlikte ayrıca Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Hülya Kaymak, akademik ve idari personel ile öğrenciler de yer aldı. "İklim Bilinci Dünya Genelinde Artıyor" Prof. Dr. Mehmet Ali Özdemir, dünyada yaşanan iklim değişikliklerine dikkat çekerek iklim bilincinin küresel ölçekte önemli ölçüde geliştiğini ifade etti.Özdemir, son yıllarda meydana gelen çevresel olayların iklim değişikliğinin etkilerini açıkça gösterdiğini belirterek, "Birleşmiş Milletler çatısı altında pek çok ülkenin katılımıyla iklim konferansları düzenleniyor. Bu konferanslarda alınan kararlar, katılımcı ülkelerin onaylaması halinde yürürlüğe giriyor" dedi. Türkiye'nin Akdeniz Havzası içinde yer aldığını hatırlatan Özdemir, bu bölgenin kuraklıktan en fazla etkilenen alanlardan biri olduğunu vurguladı."Büyük Sahra çevresi ve Orta Doğu'da yaşanan kuraklık, zaman zaman Azor Yüksek Basıncı'nın etkisinin artmasıyla birlikte Akdeniz Havzası'na ulaşan cephe sistemlerinin azalmasına neden olmaktadır. Bu durum bölge genelinde bazı yıllarda düzensiz yağış ve kuraklık koşullarının hâkim olmasına yol açmaktadır" ifadelerini kullandı. "Sıcaklık, İklim Değişikliğinden Etkilenme Oranını Belirler" Sıcaklığın, iklim değişikliğinden etkilenme oranını belirleyen önemli faktörlerden biri olduğunu belirten Özdemir, Temmuz ayı izoterm haritalarından örnekler sunarak, "Yıllık 250 mm'den az yağış alan bölgeler çöl, 250–500 mm arası yağış alan bölgeler ise yarı kurak iklim özellikleri göstermektedir. Bu tür bölgeler iklim krizine karşı oldukça hassastır" dedi. Özdemir, sıcaklık değişim haritaları üzerinden geleceğe dair projeksiyonları da paylaşarak, "2100 yılına gelindiğinde tüm iklim modelleri sıcaklıkların artış göstereceğini öngörüyor. Bu nedenle ülke olarak tarım, kıyı yönetimi ve su kullanımı politikalarımızı bu projeksiyonları dikkate alarak yeniden gözden geçirmemiz gerekmektedir. Aksi takdirde, bu teknik sorunların beşerî sonucu göçler olacaktır" değerlendirmesinde bulundu. "Küresel Isınma Kalıcı Rüzgâr Sistemlerinde Kırılmalara Yol Açıyor" Dr. Öğretim Üyesi Okan Bozyurt, küresel ısınmanın iklim sistemleri üzerindeki etkilerine değinerek, iklim bilimine "pozitif geri besleme" adıyla yeni bir kavramın eklendiğini söyledi.Bozyurt, küresel ısınmayla birlikte dünyada bazı mekanizmaların devreye girdiğini ve bu mekanizmaların ısınmayı daha da artırdığını belirtti. "Isınmanın etkisiyle basınç koşulları değişmeye başladı. Dünya'nın kendi ekseni etrafında dönmesinden kaynaklanan planeter faktörlerin etkisiyle oluşan daimi rüzgâr sistemlerinde ciddi kırılmalar yaşanıyor. Bu kırılmaların başında alize kuşakları geliyor" diyen Bozyurt, El Nino olaylarının da bu süreçle bağlantılı olarak daha sık görülmeye başlandığını ifade etti."El Nino yıllarının tekrar etme sıklığı arttıkça, bu durum küresel ısınmayı daha da hızlandırıyor" dedi. "Soğuk Hava Kütleleri Artık Türkiye'ye Uğramıyor" Türkiye'nin giderek kuraklaşmasının nedenlerine de değinen Bozyurt, "Özellikle kuzeyden gelmesi gereken soğuk hava kütlelerinin artık ülkemize çok fazla uğramadığını görüyoruz. Bunun temel nedeni, Arktik Salınım ve Kuzey Atlantik Salınımı'ndaki değişimlerdir. Bu salınımlardaki indeks değerleri, Türkiye'nin yağış ve sıcaklık rejimini doğrudan etkilemektedir" dedi. Bozyurt, "Son yıllarda bu indeks değerlerinin giderek pozitif yönde seyretmesi Batı rüzgârları kuşağının güneye inmesini engelliyor. Bunun yerine Azor Adaları çevresinde merkezlenen Azor Yüksek Basıncı kuşağı, kış mevsiminin etkisini zayıflatmak yerine güçlendiriyor. Bu nedenle kış aylarında yağış alması gereken Akdeniz Havzası yeterli yağışa ulaşamıyor" şeklinde konuştu. "Doğu Karadeniz'de Yağış Miktarı Artacak" Bozyurt, 2100 yılına kadar yapılan sıcaklık ve yağış senaryolarına da değinerek, "Projeksiyonlara göre Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yağış miktarının azalmayacağı, hatta artacağı öngörülüyor. Arktik ve Kuzey Atlantik salınımlarının pozitif seyretmesi nedeniyle Azor Yüksek Basıncı kuzeye doğru genişleyecek, üst atmosferdeki hava kütleleri ‘S' biçiminde hareket ederek Karadeniz'e daha fazla nem taşıyacak" dedi. "Bu durum Karadeniz'de yağış oranının artmasına yol açacak. Ancak Türkiye'nin diğer bölgeleri için böyle bir tablo söz konusu değil" ifadelerini kullandı. "Yanlış İnsan Faaliyetleri Tarımsal Kuraklığı Hızlandırıyor" Prof. Dr. Fatma Kafalı Yılmaz, tarımsal kuraklık ve etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.Yılmaz, "Uzun yıllar yağış ortalamasının altına düşüldüğü durumlarda, bitkilerin ekolojik istekleri karşılanamaz hale gelir. Bu durum, buğday, arpa veya meyve gibi bitkilerde farklı etkiler yaratır. Bitkinin ihtiyaç duyduğu su miktarının altına düşülmesi tarımsal kuraklık olarak tanımlanır" dedi. Yılmaz, "Bitki ihtiyaç duyduğu suyu topraktan veya atmosferdeki nemden yeterince karşılayamadığında strese girer. Bu durum büyümenin durmasına, verimin düşmesine, tarlaların tamamen kurumasına veya cılız gelişim göstermesine neden olabilir" ifadelerini kullandı. "İnsan, Tarımsal Kuraklığa Neden Olan Faktörlerden" Yılmaz, "Yanlış insan faaliyetleri tarımsal kuraklığı hızlandırıyor. Özellikle meralarda yapılan yanlış otlatma bu durumun en sık karşılaşılan örneklerinden biridir" dedi."Ekonomik olarak zayıf bölgelerde çiftçiler, hayvanların beslenme ihtiyacını karşılayamadıklarında, vejetasyon devresi başlar başlamaz hayvanları tarlaya çıkarıyor. Bitkiler 10 santimetreye ulaşmadan yapılan bu erken otlatma, toprağın çıplak kalmasına, yüzeydeki suyun buharlaşarak atmosfere karışmasına ve zeminin kurumasına yol açıyor" şeklinde konuştu. Yılmaz, ormanların tahribi ve yanlış arazi kullanımıyla birlikte erozyonun arttığını belirterek, "Eğim yönüne paralel yapılan arazi sürümü toprağın taşınmasını kolaylaştırarak nem kaybını artırıyor. Bu da doğrudan kuraklığa neden oluyor. Ayrıca aşırı ve yanlış sulama yöntemleri de toprak yapısını olumsuz etkiliyor" ifadelerini kullandı. "Sulama Artmasına Rağmen Toprakta Çoraklaşma Görülmeye Başladı" Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden örnek veren Yılmaz, "Atatürk Barajı'nın devreye girmesiyle birlikte sulama imkânları artmasına rağmen, yanlış sulama yöntemleri nedeniyle toprakta tuzlanma ve çoraklaşma görülmeye başlandı" dedi."Sulama sonucunda toprak içindeki mineraller eriyik hale geliyor, yüksek buharlaşma oranı nedeniyle yüzeye taşınan mineraller zamanla toprakta birikiyor. Bu da toprağın verimliliğini azaltarak çoraklaşmaya yol açıyor" açıklamasında bulundu.

Bu haberi paylaş:

İlk Yorumu Sen Yap

0/500 karakter
/*